tag:blogger.com,1999:blog-17318668994098324862023-11-15T09:26:23.182-08:00ÇEPNİ SÖZLÜĞÜ Giresun Yöresi Ağzıömererhttp://www.blogger.com/profile/02582555420341799780noreply@blogger.comBlogger2125tag:blogger.com,1999:blog-1731866899409832486.post-42714808157994345592009-10-18T13:32:00.000-07:002009-10-18T13:33:45.548-07:00ÇEPNİ ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİErikenin başına kar yağar.<br />El atına binen tez iner.<br />Doğacak oğlak bokundan belli olur.<br />Ebe çok olunca bebek ters doğar.<br />Atın nalını mıhını hesap eden at alamaz.<br />Horana giren terler.<br />Yavaş atın çiftesi bek olur.<br />Sıçan işenüğünün demene faydası vardır.<br />Erken kalkan yol alır.<br />Veren el alan elden iyidir.<br />Oğul ocaktan ayran bucaktan.ömererhttp://www.blogger.com/profile/02582555420341799780noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1731866899409832486.post-67293077130712414382009-10-14T13:49:00.000-07:002009-10-18T13:31:46.455-07:00ÇEPNİ SÖZLÜĞÜÇepni Sözlüğü [<a title="Değiştirilen bölüm: Çepni Sözlüğü" href="http://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Umutb%C3%BCk%C3%BC,_Ya%C4%9Fl%C4%B1dere&action=edit&section=11">değiştir</a>]<br />-A-<br />Abrul : Nisan ayı<br />Accuk : Azıcık<br />Açkı : Yufka<br />Adref : Etraf<br />Afkurmak : Havlamak<br />Afur :<br />Ağanamak : İnlemek<br />Ağıl : Küçükbaş hayvan ahırı<br />Ağırşak : Eğerceğin yuvarlak parçası<br />Ağnama :<br />Ağrı : -den doğru anlamında bir edat<br />Ağuşuk : Yarı açık<br />Ahaca : İşte burada<br />Akak : Ormanda artık suyu olmayan, dibi taş, eski su yolu<br />Akınmak : Kaymak<br />Akşamın darı:<br />Akunduruk:<br />Akunduz :<br />Alaf : Hayvana verilen bitki demeti<br />Alamuk : Yağmurdan sonra güneşin bulutların arasından tesirli bir şekilde vurması<br />Alemeşkere: Alenen, insanlar görecek-duyacak şekilde<br />Alıç :<br />Amarat : Alet edavat<br />Andır : İşe yaramaz, fena, kötü<br />Andır galsın: Yerin dibine geçsin<br />Angaz : Büyük, ağır ve hantal eşya<br />Anlak : Meydan<br />Annaklamak: Gözlemek, bakmak<br />Angırmak : 1) Avazı çıktığı kadar bağırmak 2) Eşeğin anırması<br />Anuk : Nane<br />Argış : Yük taşırken yaklaştırmak için daha yakın bir yere bırakmak<br />Arkuru : Paralel<br />Arkurulamak: Yan tarafa doğru gitmek<br />Aşana : Geleneksel evlerde mutfak<br />Aşki : Tevekkeli<br />Atlamak : Ayıklamak<br />Ateşlük : Ocaklık, Ateşlik, Geleneksel evlerde ateşin yakıldığı kısım<br />Avara : Boş gezen<br />Avu : Ağu Zehir<br />Avuz : Yeni doğurmuş hayvanın koyu sütü, ağız<br />Ayam : Hava, hava durumu<br />Ayama : Lakap<br />Ayı otu :<br />Azık : Yiyecek<br /><br />-B-<br />Baca :<br />Bad : Koyun geceleme yer<br />Baduç :<br />Baldıran :<br />Balya :<br />Balta :<br />Bardabaş : Çok gürültü yapan kişi<br />Başşak : Soğlama Fındık toplandıktan sonra geri kalan artıklar<br />Bat :<br />Bayak : Az önce, demin<br />Bazlama : Bir tür sac ekmeği<br />Bed : Kötü, çirkin<br />Bek : Sert<br />Bel :<br />Belertmek:(gözünü)1) Gözlerini iyice açmak 2) Gözünü açarak korkutmak<br />Bere : Koyunların sağıldığı yer<br />Beter : Çok, fena<br />Bezene : Bezelye<br />Bıldır : Geçen yıl<br />Biçmek :<br />Bittuma : Citduma Azıcık<br />Boran :<br />Boydak : Tek başına, başıboş<br />Boynuz :<br />Bozaltı : Alaca karanlık<br />Böce : BöğceFasülye<br />Böğünek :<br />Böğürtlen:<br />Böön : Bugün<br />Budak :<br />Bulanuk :<br />Burkmak :<br />Buymak : Üşümek<br />Bük :<br />Büngüldemek: Yerinde duramamak, oynamak<br /><br />-C-<br />Caga :<br />Caht : Gayret, çaba<br />Camış : Bir büyükbaş hayvan türü<br />Cablama : Fraktıya yatay olarak çakılan çıta. İnce uzun yontulmuş ağaç<br />Caranak : Sağanak yağmur<br />Caydak : Tek başına, yalnız, çıplak<br />Cazı : fesat kadın<br />Celecoş : Keş'ten yapılan bir tür yemek<br />Celep :<br />Cenik : Giresun Dağlarının kuzeyinde kalan yöre ve bu yöredeki köyler<br />Cennet çiçeği :<br />Cereme : Zahmet, eziyet, sıkıntı<br />Cereyan :<br />Cıbaca :<br />Cıbban : Alkış<br />Cıbıldak : Çıplak<br />Cıdık : Tuzak<br />Cıftır : gibiÇok hızlı bir şekilde<br />Cılga : İnce su yolu<br />Cımbış : Komik, şaka<br />Cıngıl : Bir nevi tenekeden yapılmış kulplu su kabı<br />Cırıtta : Bir tür hamur kızartması<br />Cırmak : cıymak: Ağaç kökünün uzantıları<br />Cıscıbıl : Çırılçıplak<br />Cıvık :<br />Cıvırtmak: İshal olmak<br />Cicik : Meme<br />Cıddık : Cındık, Ufaklık, sevimli çocuk<br />Cinibiz : Keskin zekalı, hafızası kuvvetli<br />Citduma : Bitduma, Azıcık<br />Cilim : Çok yapışkan bir tür çamur<br />Cimbar : Harabe yer<br />Cimcük :Cimcik, Çimdik<br /><br />-Ç-<br />Çakal Yağmuru: Aniden bastıran kısa süreli yağmur<br />Çakır : Bir bayan ismi<br />Çakır Gözlü : 1) Renkli gözlü 2) Ela gözlü<br />Çakmak taşı :<br />Çalık :<br />Çalpamak :<br />Çalkalamak<br />Çam :<br />Çangal : Fasülye sırığı<br />Çapmak : Koşmak, ivmek<br />Çapula : Eskiden giyilen bir tür ayakkabı<br />Çaput : Eski elbise<br />Çara : İnekten gelen akıntı<br />Çardak :<br />Çarpı :<br />Çaruk : Ayakkabı<br />Çat : İki dere veya yolun birleştiği yer<br />Çatmak : Rastlamak, rast gelmek<br />Çavgun : Çağulgun, Esintili yağan yağmur<br />Çayır :<br />Çaytak : Bacakları dışa doğru eğri kimse<br />Çeç : 1) Ayıklanmış fındık 2) Madeni para<br />Çekek : Küçük gemi barınağı<br />Çekişmek :<br />Çencik : ÇencükKapı mandalı<br />Çengel :<br />Çentiği : asdar'dan yapılan bir tür çanta<br />Çentik : Çentük Çizik<br />Çepni : Çepniler, Türkiye Türklerinin ataları olan oğuzlar'ın 24 boyundan Üçoklar'ın Gökhan kolundan , dört oğuldan biridir. (Bayındır, Peçenek, Çavundur, ve Çepni)<br />Çettüğüm : Kördüğüm<br />Çerkez Bıçağı: Yöreye özgü hamsiye benzer küçük bıçak<br />Çıkıntı :<br />Çıkma :<br />Çıngı :<br />Çıpırtlak: Çok renkli, rengi parlak, alacalı bulacalı<br />Çıra :<br />Çifte koşmak :<br />Çiğse : İnce yağan yağmur, çiğse<br />Çileklik : Çalı çileği. Yaprağından çorba yapılır<br />Çimmek : Yıkanmak, yunmak<br />Çiriş :<br />Çitemek : Dikmek, tutturmak<br />Çivit : Limon, mandalina gibi meyvelerin çekirdeği<br />Çoban :<br />Çort : Dikenlik yer<br />Çotanak : Birkaç fındıktan oluşan fındık demeti<br />Çöğür : Mısırın biçildikten sonra toprakta kalan kısmı Çökelek : Çölük : Küçük ağaç parçası Çömen : Otluk<br />Çöpür :<br />Çörek :<br />Çörtük :<br />Çöte : Darı anbarı<br />Çömez : Ufak çocuk<br />Çükelik : Çükelük, Çökelek<br />Çürük Ayı: Temmuz ayı. Ağustos ve Temmuz çürüklük ayları olarak bilinir.<br /><br />-D-<br />Da : Anlamı güçlendiren ek<br />Dadduk : Sevimli, tatlı<br />Dana :<br />Danalık :<br />Darı :<br />Darlanmak: Sıkılmak, bunalmak<br />Dasdar : Yün kilim<br />Davar :<br />Davun : Kötü, andır<br />Dayaşgan :<br />Debertmek:<br />Debelenmek<br />Demen : Değirmen<br />Demin : Az önce<br />Depebızdık: Takla<br />Depmek :<br />Derbey : Bir tür lastik ayakkabı<br />Deste :<br />Deydağa : İşte orada<br />Deyha : İşte şurada<br />Deynek :<br />Dibek : Tahıl tanelerini dövmeye yarayan taştan oyulmuş araç<br />Depük : Kuru<br />Dible : Giresun'a has bir yemeğimiz<br />Dikme :<br />Dimdirek :<br />Dinenmec :<br />Dişemek : Yontmak, keskinleştirmek<br />Ditmek :<br />Divrin : Bir ağaç türü<br />Divron : Ucu V şeklinde uzun sopa<br />Divrun :<br />Dizlik : Uzun erkek donu<br />Dobuç : Sivriliğini kaybetmiş, körelmiş<br />Dolanger :<br />Dozik : Dangalak<br />Dozirik arı :<br />Dönderme tavası :<br />Dönemec :<br />Döşeme :<br />Duman : Sis<br />Dundar : Üstü kapalı yer, sığınak<br />Dut :<br />Düdek : Ham, olmamış meyve<br />Düdüklük :<br />Düşün : Mola, ara<br />Düve :<br /><br />-E-<br />Ebeguşağı: Gökkuşağı<br />Ebrimek : 1) Erimek 2)Eskimek<br />Efrini almak: Acıdan dolayı aklını almak<br />Eğercek : Yün eğirme aleti, kirman<br />Eğmek :<br />Eğratlık : Bir tür imece<br />Ehe : l Ehil, usta<br />Ekinci : Güneyli (Şebinkarahisar, Alucra, Çamoluk, Gümüşhane yöresi insanı)<br />Ekşimek :<br />El demeni:<br />Elik keçi: Dağ keçisi<br />Ellik : Eldiven<br />Emi : Amca<br />Encamı : Topu topu<br />Enük : Kedi köpek yavrusu<br />Erikmek :<br />Erinmek : Üşenmek<br />Ermek :<br />Eşek dikeni:<br />Eşkere : Alenen, açıktan<br />Eşik :<br />Evelek :<br />Evlürmek : Yetmek<br />Evsi : Öğseğ, Bir kısmı yanmış odun parçası<br />Evşün : Ekmek çevirmeye yarayan alet<br />Evza : Kibrit<br />Ey : Bir seslenme edası<br />Ey vermek: Seslenmek, çağıran kişiye cevap vermek<br />Eyhe : Sana göre hava hoş<br />Eylenmek : Oyalanmak<br />Ezeltere :<br /><br />-F-<br />Fagaz : Bir armut türü<br />Fanila : Kollu atlet<br />Farfara : Bir tür meşale<br />Farimek : Hafiflemek, rahatlamak<br />Faşırtı : Parazit, Cızırtı<br />Fayrap : Birden alevlenen ateş<br />Felfekiç : Paramparça<br />Fene : Çok<br />Fer : Derman, hal, kuvvet<br />Feşel : Yaramaz<br />Fetir : Sac üstünde yapılan bir çeşit kızartma<br />Fıraktı : Fırfıkıç : Ağzına kadar dolu<br />Fırıç : Pişmiş meyve<br />Fırın :<br />Fışkı :<br />Dışkı Fışırtmak: Fırlatıp atmak<br />Follamak : Kabuğunu ayıklamak<br />Foni : Bir ucu geniş, bir ucu dar; kaplara su doldurmaya yarayan gereç, huni<br />Fosaldak : Suyunu çekmiş<br />Fösük : Dişsiz, dişleri dökülmüş<br />Fraktı : Örme çit<br />Fuzuli : Boşu boşuna<br /><br />-G-<br />Gabalak : Galdiriğe benzer bir bitki<br />Gaban : Kaş, yamaç<br />Gaccuk : Kadar<br />Gacır : Yaş fındık kabuğu<br />Gagiliç : Biçimsiz, tipsiz<br />Gagit : Kuru, dölsüz<br />Galdirik : Dere kenarlarında yetişen, turşusu da yapılan bir bitki türü<br />Galemlik : Bacanın üstüne, kuşların yuva yaptığı bölüm, bir nevi baca kapağı Gam : bakKel Ganayaklı: Sakin, uysal<br />Gararbazar: Göz kararı, aşağı yukarı<br />Garcaşturmak: Tahrik etmek, karıştırmak<br />Garer : Karar, tam kıvamı<br />Garsamba : Ev içindeki eşya kalabalığı<br />Garduk : Patates<br />Gasavet : gasevet, Dert, sıkıntı<br />Gasmuk : 1)Kabuk 2) Kusmuk<br />Gasmuk bağlamak: Pislikten adeta katran bağlamak<br />Gavsun : Fındığın dışındaki yeşil kabuk<br />Gavun Armudu: Bir armut çeşidi<br />Gavunç : Hadım<br />Gaybana : Kahrolasıca, andır, hayrı dokunmayan<br />Gayda vurmak: Türkü söylemek<br />Gaydelenmek: Genellikle kendi kendine yavaş ritimli türküler söylemek<br />Gazel : Dökülmüş yapraklar<br />Gebiç : Kenarı olmayan<br />Gecin : Ayıklanmış fasülye kabuğu<br />Geçi : Ğeçi, Pis kötü şey, kötü insan, domuz<br />Gedik : Gedük, Oyuk<br />Gegecen : Bir çeşit orak<br />Gelçek : Seyyar merdiven<br />Gelincik : Kediden küçük, fareden büyük<br />Gerevi : Dal eğmeye yarayan ucu bükük sopa<br />Gıbrağa : Kurbağa<br />Gıdık : Küçük yumurta sepeti<br />Gıran : Köyün ya da mahallenin genellikle merkezine yakın, boş ve düz arazi<br />Gırnap : Gınnap, İp<br />Gırklık : Koyun kırpma aleti<br />Gırkmak : Kırpmak<br />Gışmık : Hayvan tekmesi, çifte<br />Gıynak : Tekleme fındık gavsağı<br />Girebi : Küçük balta<br />Glik : Sacda yapılan küçük ekmek<br />Gofil : Kofil, Fıçı<br />Goğoz : Goğuz, Aralı, hafiften açık(kapı)<br />Gogil : Saçların örülüp, başın arka tarafına 2 parça halinde toplanmasıyla oluşan saç demetinin her biri<br />Gohnik : Kohnik: Yaşlı kimse, moruk<br />Golan : Odun taşırken sırta sarılan ip<br />Gostik : patates<br />Goşam : İki eli birleştirerek yapılan büyük avuç<br />Got : Kot , Eski bir ölçü birimi<br />Gölük : Hayvan sürüsü<br />Güçük Ayı: Şubat Ayı<br />Göğnü : İyice olmuş meyve<br />Göğnümek : Meyvenin kararıp yumuşaması<br />Göreslenmek: Göresi gelmek<br />Göz : Suyun çıktığı yer, kaynak<br />Gumbul : Büyük sepet<br />Guruş Taşı: Evin ateşliğindeki çıkıntı taşı<br />Guvak : Kepek<br />Guytak : Çukur, kuytu<br />Güman : Umut<br />Gübür : Küpür, Pislik ve toz kırıntısı<br />Gülk : Kuluçka<br />Güni : Güney<br />Güve : Tahta kurusu<br />Güvenek : Bir tür iri sinek<br />Güzine : Bir tür soba<br /><br />-H-<br />Ha : Anlamda kesinliği artıran bir nevi önek<br />Haole : Böyle, şöyle, öyle<br />Habu,Haşu,HauBu, şu, o Habura : Haşura, HauraBura(sı), şura(sı), ora(sı)<br />Hacat : İhtiyaç<br />Haccak : Güzel<br />Haçan : 1) Madem 2) Ne zaman<br />Haçan ki : Ne zaman ki<br />Halefet : Muhabbet, sohbet<br />Halik : Küçük taş<br />Halpıtmak: Yoğurt yemek<br />Haltuk : Buzağının boynundaki ip tasma<br />Hapahap gelmek: Karşı karşıya, yüz yüze gelmek<br />Happak : Sade yoğurt<br />Harar : Büyük örme sepet<br />Harın : Dayanıksız<br />Harız : Boş bırakılan arazi<br />Harman :<br />Hartama : Çatıyı kaplayan tahta<br />Haset : Kıskanç, fesat<br />Haşindi : Tam şimdi<br />Haşlak : Yakıcı, kavurucu<br />Hatça : Hatice adının yöresel söylenişi<br />Havruz :<br />Havse : Hafize adının yöresel söylenişi<br />Hayana : Önden<br />Hayat : Evin girişi, antre<br />Helenpir : Külüstür, angaz<br />Helim : Halim adının yöresel söylenişi<br />Helle : Un çorbası<br />Henkimek : İhtiyarlamak<br />Hennük : Toprağı suya doyuran yağmur<br />Hepek : Gizli geçit kapağı<br />Heri :<br />Herk : Tarlaların sürülmesi işi<br />Hers : Hırsla karışık sinir<br />Herslenmek: Sinirlenmek<br />Hevlane : Küçük tencere<br />Heyiklemek: Hayvanın ürkerek kulak kabartması<br />Hılli : Göründüğü gibi olmayan, sinsi<br />Hıltak : Gevşek, tıkız olmayan<br />Hınkırmak: Sümkürmek<br />Hırp etmek: Örtmek<br />Hırtlamak: Ezerek parçalamak<br />Hışır : Eski, kırık dökük<br />Hızan : Çocuk ve torunlar<br />Hızar : Büyük testere<br />Hızım darı: Zayıf mısır<br />Him : Duvarın temelinin oturduğu çukur<br />Hirtik : Dirliksiz, fesat çıkaran<br />Holasa : Gelişigüzel yapılan iş<br />Hollamak : Ayıklamak, follamak<br />Honça :<br />Hemençe: Küçük yün torba<br />Hopalak : Tombul<br />Hopçurmak: Bir şeyin içine zıplayarak atlamak<br />Hopul : Unun tortusu<br />Hora geçmek: işe yaramak, hoşa gitmek<br />Horon : Kemençe ve tulum(gayde) ile oynanan yöresel oyunumuz<br />Horsa : Heves<br />Horsasını almak: Hevesini almak<br />Horsası geçmek: Hevesi geçmek<br />Hortik : Ayı yavrusu<br />Hoşkil : Kumar<br />Hoşgıran : Bir tür bitki<br />Hoşmak : Bir yemeğimiz<br />Hozan : Sık çalılık<br />Höl : Islak<br />Höldirik : Dandik, adi yapılı eşya<br />Hörelenmek: Kafa tutmak, dayılanmak<br />Höshöldüremük: Tadına varılamadan alelacele içilen çay<br />Höşül : 1) Bulanık sıvı 2)Çayın dip kısmı<br />Hulukçu gibi gezmek: Kalabalık bir halde ve çokça gezmek<br /><br />-I-<br />Ihlamur :<br />Ilık :<br />Ilıştırmak:<br />Imımak : Isınmak<br />Imıklık : ne sıcak ne de soğuk<br />Irgamak : Sallamak, hareket ettirmek<br />Irganmak :<br />Irgat : Amele, işçi<br />Irıb : Yöntem, püf noktası<br />Islanmak :<br />Islık :<br />Istınka : Ağzına kadar dolu<br />Işgın : Fındık filizi<br /><br />-İ-<br />İçlik : Gömlek<br />İç yağ :<br />İğde :<br />İğdiç : Eğri bacaklı<br />İkretmek : Tiksinmek, nefret etmek<br />İlenmek : Beddua etmek<br />İlif :<br />İlistir : Metal kevgir<br />İlkmek :<br />İlmek :<br />İmeci :<br />İn :<br />İndem : O kadar da<br />İp :<br />İrepata : Ekmek yapmaya yarayan yassı alet<br />İs :<br />İsiyin : Hüseyin adının yöresel söylenişi<br />İskembe :<br />İşmar etmek: Baş, göz ve elle işaret etmek<br />İt :<br />İyicene : Hepten, iyice<br />İzavra : Köle, amele<br />İzinname :<br /><br />-K-<br />Kalaylamak:<br />Kakmuklamak: Yumrukla itip kakalamak<br />Kaliser : Şebinkarahisar<br />Kapmak :<br />Karakış Ayı: Aralık ayı<br />Kara lastik: Lastik ayakkabı<br />Karanlığa kalmak :<br />Karatağuk : Bir çeşit kuş<br />Karşılama : Kemençeyle oynanan bir Giresun oyunu<br />Katakulli: Oyun, üçkağıt<br />Katuk : Ayran<br />Kavuma : gitmek<br />Kaynarı : Ölmeyesice<br />Keçemen : Kertenkele<br />Keçibaş : Kafasının kenarları saçlı, ortası kel kimse<br />Kefe :<br />Kelçük : Meyve koçanı<br />Kelem : Karalahananın kökü, soyulup yenir<br />Keleplemek: Fırlatıp atmak<br />Keler :<br />Kelif : Basit baraka<br />Kemçük : Biçimsiz, çukurca<br />Keme : İri fare<br />Kemre : Hayvan gübresi<br />Kenef : Tuvalet<br />Kerinti : Tırpan<br />Kesek : Kötek, Kısa çubuk<br />Kesmük : Kösmük, Dövülürken savrulan tahıllar<br />Keşan : Yöreye özgü çubuk desenli şal<br />Keşgül : Su kabağı<br />Keşik : Sıra<br />Keşir : Meyvenin yenilmeyen kısmı<br />Keyfanı : Kocakarı, ihtiyar kadın<br />Kıble : Güneyden esen rüzgar<br />Kırklık :<br />Kırpmak :<br />Kışılamak :<br />Kıymık : İnce odun parçası<br />Kile : Eski bir ölçü birimi<br />Kiraz Ayı : Haziran ayı<br />Kiraz Duzlusu: Kirazı soğanla kavurarak yapılan bir yemek<br />Kirman : Yün eğirme aracı<br />KirkoTirizme: vurma aleti<br />Kittik : Küçük sabun parçası<br />Kodaman : Yaşlı ve zengin kimse<br />Kofil : Fıçı<br />Konuşuk : Laf, konuşulan şey, söz<br />Kopça : 1)Düğme 2)Kısa bacaklı kimse<br />Kopuk : Serseri, it gibi gezen<br />Korgon çorbası: Mısır çorbası<br />Koruk : İçi boş fındık<br />Köm : Ağır<br />Kömeç : Kuru ağaç parçası<br />Köstü : Köstebek<br />Köstere : Yuvarlak bileme taşı<br />Köz : İyi yanmış odun, kömür, kor<br />Kuma : Aynı erkekle evli kadınlar<br />Kurt atmak:<br />Küpbaş : Koca kafalı, kafası büyük<br />Küpü : Baltanın sırtı<br />Kül :<br />Külek kafalı: Koca kafalı, kafası büyük<br />Küllemek :<br />Kümbül :<br />Kürtük : Dağlarda yazın bile erimeyen kar yığını<br />Kürün : Sulama amacıyla içi oyuylmuş ağaç<br />Küskülemek: Gaza getirmek<br />Kütmek : Küçük tahta tabure<br />Kütük :<br />Küveç : güveç, Ağaçtan yapılmış kap<br /><br />-L-<br />Laz armudu: Giresun'a has bir armut türü<br />Leftir :<br />Lobya : Lomya, Fasülye<br />Lobut : 1) Büyük değnek 2) Şişman ve iri adam<br />Löç : Çok ıslak, suya doymuş<br />Lülemek : Bir şeyin ucunu yontmak<br /><br />-M-<br />Mabeyin : Oda<br />Macir : 1) Göçmen 2) Gürcü (Acaralı)<br />Macirce : Macirlerin konuştukları dil; Gürcücenin Acara şivesi<br />Mada : İştah<br />Mafir : Defa, kez, kere<br />Mahna : Sebep, semete<br />Mahnaliğin: Sebebine, sayesinde<br />Makluvat : Zayıf yabani hayvan<br />Makta : Orman kesim işleri<br />Malak :<br />Mam : Bir tür oyun<br />Mastı : Sepet çubuğu<br />Maraz : Ruhi hastalık, sıkıntı<br />Marşaba : Su kabı, maşraba<br />Maşat :<br />Mavzer : Tüfek<br />Mazı :<br />Medek : Dişi manda<br />Meğel : Küçük geniş çapa<br />Meh : Buyur, al<br />Mendabur : Aşırı derecede pis insan<br />Merek : Serenti'ye benzer yapı, ot saklanan yer<br />Merulcan : Taze diken ucu<br />Miyese : Meyse, Miyase adının yöresel söylenişi<br />Mısgıç : Cimri<br />Mısmıl : Uyuşuk, tembel<br />Misir : Bir çeşit domates<br />Mamali :<br />Momuli: Peynir kurdu, küçük böcek<br />Mostra : Mudara : Sağlam olmayan kalitesiz<br />Mugalif : Zayıf, dayanıksız<br />Mundar : Pis<br />Musmul :<br />Mühkem : Sağlam<br /><br />-N-<br />Nacak : Küçük et doğrama baltası<br />Nal :<br />Namazlağ : namazlık, Seccade<br />Nebri :<br />Nene : Nine, babaanne ve anneanne<br />Nezük : Nezik, Güzel, tatlı<br /><br />-O-<br />Obuz : Büyük su arkı<br />Okaru : Okarı, Yukarı<br />Orak ayı : Temmuz<br />Osmak : Kıyaslamak, vuruşturmak<br />Oslama : Boşuna<br />Oyrak : Çukur arazi<br /><br />-Ö-<br />Ödlek : Korkak<br />Öğürsemek : Örsemek, İneğin boğa istemesi<br />Öklemek : Bağlamak<br />Örkenmek : Taklit etmek, özenmek<br />Örcünleşmek : İnatlaşmak<br />Ötürmek : 1) İshal olmak 2)Kötü kelimeler kullanarak konuşmak<br /><br />-P-<br />Paçka : Küçük ev, serentiye benzer yapı<br />Padar : Çamın dış kabuğu<br />Pağaç : Külde yapılan ekmek<br />Pahal : Kıskanç, çekemeyen<br />Palak : Ayı yavrusu<br />Palan : İnce minder<br />Palaz : Bir fındık türü<br />Palas Pandıras: Apar topar, Patır kütür<br />Paldır :<br />Pancar : Karalahana<br />Papara : Dayak<br />Parabelli : Bir tür silah<br />Pasa : Habire, devamlı<br />Pattangoç : Bir çeşit oyuncak silah<br />Patoz : Fındık çekme makinası<br />Payandura : Destek<br />Paykırtmak: Kaçırmak<br />Pee : Taş duvar<br />Pelit : Meşe ağacının meyvesi, palamut<br />Pere, Bere: Koyun sağma yeri<br />Pervaz : Kapı, pencere kenarları<br />Pestil :<br />Peş : Ek, yama, arka<br />Peşgir : Havlu<br />Pezük : Pazı bitkisi ve yemeği<br />Pıddak : Patlamış mısır<br />Pıtırak : Dikenli tohumu elbiselere yapışan bir ot<br />Picali : Bezelye<br />Poğol : Poğul, Suda pişmiş mısır<br />Pontul : Pantolon<br />Port : Taranan yünün işe yaramaz bölümü<br />Pöstekisi Çıkmak: Pestili çıkmak<br />Pur : Sert kumlu toprak<br />Putana : Tahta turşu saklama kabı<br />Pür : Çamın iğne gibi olan yaprakları<br /><br />-R-<br />Rafan gitmek: Çok hızlı ilerlemek<br /><br />-S-<br />Sac :<br />Sacayak :<br />Sadır : Sidik<br />Sağrak : Yağ saklama kabı<br />Sahan : Bakır kap, tabak<br />Sakırca : Beyaz çiçekli, kökü yumurtayla kızartılarak yenen bir tür bitki<br />Sakattak : İnsana yapışan böcek<br />Saplıyak : Metal yemek kepçesi<br />Sarıca arı: Balsız bir arı türü<br />Sasuk : Tatsız<br />Say : Kır, düz olmayan taşlık yerler<br />Sazmak : Islak çimen, bataklık<br />Sef : Yanlış, hata<br />Seğiretmek: Fırlayıp koşmak<br />Semete : 1) Vasıta, sebep 2)Uyku mahmurluğu<br />Sepetbaş : İçi boş kafalı<br />Serenti : Yöreye has bir yapı, bir nevi kiler<br />Sıçan : Küçük fare<br />Sırappa : Sıraya dizili<br />Sırgan : Isırgan otu ve yemeği<br />Sibek başlı: Gıcık, aksi, inat Simelek : Uyuşuk<br />Simbelibitdik : Saklambaç<br />Sini : Sinmek : Saklanmak<br />Siron : Giresun'a has yufkadan yapılan yoğurtlu bir yemek<br />Sitil : Kulplu su kabı, bakraç, kova<br />Soyka : Hayırsız, kötü, belalı<br />Sökütmek : Üstünü başını çıkartmak<br />Söve : Kapı pencere kasası, çerçevesi<br />Söykenmek : Yaslanmak, Uzanmak, yatmak<br />Sulu Sepken: Sulu yağan kar<br />Suluk : Süzme konulan yer<br />Süflü : Pasaklı<br />Sümüç : Parmak boyunda ölçü birimi<br />Sümsük :<br /><br />-Ş-<br />Şalak : Geçmiş salatalık<br />Şavgu : Şevki adının yöresel söylenişi<br />Şelek : Harar'ın küçüğü<br />Şenlik : Evin önünde yemeklik sebze yetiştirilen küçük bahçe<br />Şişek : Genç erkek koyun<br /><br />-T-<br />Taflan : Kiraz'a benzer bir meyve,<br />Karayemiş, Anadolu'da Laz kirazı olarak da bilinir.<br />Taflan Tuzlusu: Taflan'dan yapılan Giresun'a has bir yemek<br />Takı atmak :<br />Takı takmak<br />Takkuma : Yöreye has bir kuş<br />Talanmak : Habire birşeylerle uğraşmak<br />Talaş :<br />Tam : Ahır<br />Tangıramak:<br />Taran : Sudaki taşın altındaki boşluk<br />Tas :<br />Tasal : Takatsiz, tembel<br />Tasattuk etmek: Dağıtmak<br />Taşkın : Sel<br />Tavuk mantarı :<br />Tay : Yük, parça<br />Taylanmak : Hazırlanmak<br />Tecen Peyniri: Giresun'a has bir peynir<br />Tehin : Çok hızlı hareket eden küçük bir hayvan<br />Tehin gibi: Atik olmak, eli çabuk olmak<br />Telis : Seyrek dokunmuş bir çeşit çuval<br />Teke :<br />Tekmük : Tekme<br />Tekne :<br />Tekne Gazuntusu: Son çocuk<br />Telaşiya Kalmak: Telaşa düşmek, telaşlanmak<br />Telef : Canı çıkmışçasına yorgun<br />Telef Tasal: Yorgun argın<br />Telesimek : Susamak<br />Tepmek :<br />Tepük :<br />Terek : Tahtadan raf<br />Tesbermek : Kurumak<br />Tezcek : Çok aceleci<br />Tevek : 1)Asma dalı 2) Soy<br />Tevekkel : Sakin, ganayaklı<br />Tez : Çabuk, hızlı bir şekilde<br />Tıkız : Sıkı sıkıya kapalı<br />Tıman : Don<br />Tırmıt : Mantar<br />Tırpan :<br />Tibal : Giyiminde çok titiz olan<br />Tili : Yemek seçen<br />Tirizme vurmak: Toprağı kazarak kökleri çıkarma<br />Tohum :<br />Tokalak :<br />Toklu : Kuzunun büyüğü<br />Tomruk :<br />Topur : Çoklu fındık çotanağı<br />Topuz :<br />Tosarmak :<br />Tosun :<br />Tulum : 1) Bir tür peynir 2)Giresun'da da kullanılan bir çalgı aleti, Gayde<br />Tutuşturmak :<br />Tuzluk :<br />Töngel : Bir tür muşmula<br />Tülemek : Oluşmak meydana gelmek<br />Tünek : Kuş tüyü<br />Tünemek :<br /><br />-U-<br />Ufra : Hamurun yapışmaması için tahtaya atılan un<br />Ula : Bir hayret ve sesleniş nidası<br />Uluk : Pis, pasaklı,kötü kadın<br />Ulumak :<br />Unnama : Unlu lahana çorbası<br />Urgan :<br />Uruf olmak: Üzülmek<br />Uslu : Köyün ve ailenin büyükleri, sözü geçenleri<br />Usulca : Yavaşça<br />Uşak : Erkek evlat<br />Uyartmak : Uyandırmak<br /><br />-Ü-<br />Übrük :<br />Üğrümek : Yavaşça sallamak<br />Üğüm : Fındık ocağı<br />Üğütmek :<br />Ürmek :<br />Üst :<br />Üşmek : Eşmek, eşelemek<br />Üveç : Yaşı gelmemiş erkek koyun<br /><br />-V-<br />Vezne kantarı :<br />Vire : Daima, devamlı<br /><br />-Y-<br />Yaba :<br />Yağlaş : Muhallebi<br />Yal : İnek yemeği<br />Yalak : 1) Hayvanların su içmesi için çeşme altlarında oluşturulan çukur yer 2.İnsanın sırtının ortasındaki çukurluk<br />Yalavu : Alev, kıvılcım, ateşin sıcaklığı<br />Yalavuz : Yalnız, tek başına<br />Yalmaç :<br />Yama :<br />Yar : Uçurum<br />Yara otu :<br />Yarma :<br />Yarmak :<br />Yarmança : Yarılmış odun<br />Yasan Olmak: Ortadan kaybolmak<br />Yaşar :<br />Yaşmak : Başörtüsü<br />Yavşu : Mısır tarlasında yetişen bir tür ot<br />Yavuncumak: Ezilip büzülerek yalvarıcı tavır alma<br />Yaykın : Kızılağaç<br />Yayık :<br />Yayla :<br />Yaylım :<br />Yayma :<br />Yaymak :<br />Yayuk : 1) Ayran 2)İçinde bu ayranın yapıldığı tahtadan ve uzunca eşya<br />Yazlatmak :<br />Yer elması:<br />Yerişmek :<br />Yer soğanı:<br />Yeylik : Hafif<br />Yesir : Ebelemece türü bir oyun<br />Yıkışmak :<br />Yitmek : Kaybolmak, gözle görünmez olmak<br />Yivtin : Bir bitki türü<br />Yokuş :<br />Yolcu etmek :<br />Yolluk : Kilim<br />Yolmak :<br />Yonca :<br />Yonmak :<br />Yosun :<br />Yuğurmak :<br />Yuka : Suyun derin olmayan kısmı<br />Yular :<br />Yumak :<br />Yummak :<br />Yunmak : Yıkanmak, çimmek<br />Yüğrük :<br /><br />-Z-<br />Zabacca : Sabahleyin<br />Zağar : Uyuz köpek<br />Zara : Un yapılan mısır ve buğday<br />Zatiberi : Zaten, eskiden beri<br />Zeğele : Akşam, akşama, akşamüstü<br />Zembelek :<br />Zemheri ayı :<br />Zenget :<br />Zengetlemek :<br />Zıbıç : Sebze ve meyvenin sap kısmı<br />Zıpçık : Taze daldan yapılan bir çeşit müzik aleti<br />Zıpka : Yöreye özgü paçası dar, üstü bol pantolon<br />Zivzik : Küçük fare<br />Zorlu : Zollu, Güzel, güçlü kuvvetli<br />Zorunan : Zorla<br />Zote : Saklambaç oyununun yöredeki adı<br />Zumbuk : Yumrukömererhttp://www.blogger.com/profile/02582555420341799780noreply@blogger.com0